Loading
SKH ve ESG Arasındaki Fark Nedir

SKH ve ESG Arasındaki Fark Nedir?

SKH, Birleşmiş Milletler’in 2030 için belirlediği 17 evrensel kalkınma hedefi seti iken ESG, şirketlerin çevresel, sosyal ve yönetişim performansını ölçen yatırım odaklı bir değerlendirme çerçevesidir. Yani SKH toplumların ve hükümetlerin sürdürülebilir kalkınma yol haritasını çizer; ESG ise finansal piyasalarda kurumların bu yol haritasına ne kadar yakın durduğunu sayısal verilerle ortaya koyar.

SKH makro ölçekte yoksulluğun azaltılması, iklim eylemi, eşitsizliklerin giderilmesi gibi geniş toplumsal başlıkları kapsar. ESG, aynı başlıkların işletme ölçeğine indirgenmiş hâli olarak enerji verimliliği, çalışan hakları, yönetim şeffaflığı gibi metriklerle ilgilenir. Bu nedenle SKH “neden” sorusunu, ESG ise “nasıl” ve “ne kadar” sorularını cevaplar.

Kurumsal düzeyde bakıldığında, bir şirket ESG puanını yükselterek yatırımcı güvenini artırırken aynı zamanda SKH hedeflerine katkı sağlar. Ancak kapsam farklılığı kritik önem taşır: SKH kamu politikalarını yönlendirir, ESG ise piyasa mekanizmasının harekete geçmesinde katalizör rolü üstlenir. Bu farkı anlamak, sürdürülebilirlik stratejilerinin hem sosyal etkiyi hem de sermaye akışını optimize etmesinde kilit bir adım oluşturur.

SKH ve ESG nedir? Temel tanımlar

SKH, Birleşmiş Milletler’in 2030 Ajandası altında kabul edilen 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi’nin kısaltmasıdır. Bu hedefler; yoksulluğu bitirmek, iklim krizine karşı adım atmak, nitelikli eğitimi yaygınlaştırmak ve adil ekonomik büyümeyi desteklemek gibi küresel ölçekli sorunlara somut çözümler üretir. Her bir hedef, hükümetlerden sivil toplum kuruluşlarına kadar geniş bir paydaş grubunu ortak bir yol haritasında buluşturur ve ulusal kalkınma planlarının sürdürülebilirlik boyutunu somut olarak tanımlar.

ESG, çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri üzerinden şirket performansını ölçen yatırım odaklı bir değerlendirme sistemidir. Karbon emisyonlarının azaltılması, iş gücü çeşitliliği, yönetim kurulu bağımsızlığı gibi metrikleri kullanır ve sermaye piyasalarında kurumsal itibarla birlikte finansal riskleri yönetmeye yardımcı olur. ESG puanlamaları, şirketlerin SKH ile uyumlu iş stratejileri geliştirip geliştirmediğini şeffaf biçimde göstererek yatırımcı güvenini artırır ve sürdürülebilir büyümeyi destekler.

SKH’nin hedefleri: Birleşmiş Milletler’in 17 küresel amacı

SKH’nin hedefleri, dünya genelinde sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak, yoksulluğu ortadan kaldırmak, gezegeni korumak ve herkes için refahı artırmak amacıyla belirlenmiş 17 küresel başlıktan oluşur. Bu hedefler, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin uygulaması için ortak bir çerçeve sunar. Her bir hedef, toplumsal, ekonomik ve çevresel boyutları kapsayan detaylı alt başlıklarla desteklenir. Amaç, insan hayatını iyileştirirken doğaya zarar vermeyen bir gelecek inşa etmektir.

Birleşmiş Milletler’in 17 Küresel Amacı:

  • Yoksulluğa son
  • Açlığa son
  • Sağlıklı bireyler ve kaliteli yaşam
  • Nitelikli eğitim
  • Toplumsal cinsiyet eşitliği
  • Temiz su ve sanitasyon
  • Erişilebilir ve temiz enerji
  • İnsana yakışır iş ve ekonomik büyüme
  • Sanayi, yenilikçilik ve altyapı
  • Eşitsizliklerin azaltılması
  • Sürdürülebilir şehirler ve topluluklar
  • Sorumlu üretim ve tüketim
  • İklim eylemi
  • Sudaki yaşam
  • Karasal yaşam
  • Barış, adalet ve güçlü kurumlar
  • Amaçlar için ortaklıklar

Bu hedeflerin tamamı birbiriyle bağlantılıdır ve tek bir ülkenin çabasıyla değil, küresel iş birliğiyle anlam kazanır. Devletler, özel sektör, sivil toplum ve bireyler, bu ortak hedeflere ulaşmak için sorumluluk üstlenmelidir. SKH çerçevesi, yalnızca çevre ve ekonomi değil, insan hakları ve sosyal adalet gibi temel konuları da merkezine alarak dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getirmeyi amaçlar.

İklim ve çevresel amaçlar

İklim ve çevresel amaçlar, sürdürülebilir kalkınma vizyonunun merkezinde yer alır. Doğal kaynakların korunması, sera gazı emisyonlarının azaltılması ve iklim değişikliğiyle mücadele, bu alandaki öncelikli hedefler arasındadır. Özellikle sanayi, ulaşım ve enerji gibi sektörlerin doğaya olan etkisini azaltmaya yönelik adımlar, hem ekolojik dengeyi korumayı hem de uzun vadeli ekonomik direnci artırmayı amaçlar.

Birleşmiş Milletler’in SKH çerçevesinde belirlediği iklim odaklı hedefler, çevreyle uyumlu kalkınmayı mümkün kılacak küresel eylem çağrılarını içerir. İklim eylemi, sadece karbondioksit salınımlarını azaltmakla sınırlı değildir; aynı zamanda ormansızlaşmayı durdurmak, okyanusları korumak ve sürdürülebilir tarım uygulamalarını teşvik etmek gibi çok boyutlu bir yaklaşımı benimser. Bu hedefler, ülkelerin kendi iklim politikalarını geliştirirken uluslararası sorumluluk bilinciyle hareket etmelerini zorunlu kılar.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin birlikte çalışması, çevresel hedeflere ulaşılmasında kritik rol oynar. Küresel sıcaklık artışını sınırlandırmak, biyoçeşitliliği korumak ve doğal afet risklerini azaltmak için kolektif irade gerekir. İklim ve çevresel amaçlar, sadece bugünün sorunlarını değil, geleceğin yaşam kalitesini de doğrudan etkileyen stratejik bir önceliktir. Bu nedenle çevre politikaları, sadece devletlerin değil, tüm toplumların ortak sorumluluğu altında ele alınmalıdır.

SKH ile ESG arasındaki kapsam farkı nedir?

SKH ile ESG arasındaki kapsam farkı, sürdürülebilirlik stratejilerinin ölçek ve hedef kitle açısından nasıl yapılandığını gösterir. SKH, tüm dünyayı kapsayan ve hükümetlerden sivil topluma kadar geniş bir paydaş grubunu hedefleyen evrensel kalkınma hedeflerini içerir. Bu yapı; yoksullukla mücadeleden eğitime, iklim eyleminden toplumsal eşitliğe kadar çok yönlü ve kamu odaklı bir çerçeve sunar. SKH’nin temel amacı, gezegenin ve toplumların sürdürülebilirliğini uzun vadeli politikalarla güvence altına almaktır.

ESG ise kurumsal düzeyde değerlendirme yapan, yatırım kararlarını yönlendiren bir analiz yapısıdır. Şirketlerin çevresel, sosyal ve yönetişim alanlarındaki performansını ölçerek riskleri ortaya koyar ve yatırımcılar için güvenilirlik sağlar. ESG kriterleri, SKH’deki temel değerlere dayansa da daha dar kapsamlı ve uygulama odaklıdır. SKH strateji belirlerken, ESG performans gösterir. Bu iki yapı, sürdürülebilir kalkınmanın farklı yönlerine hizmet eder ve birbirini tamamlayıcı rol üstlenir.

ESG raporlama standartları ve düzenlemeler (örn. GRI, CSRD)

ESG raporlama standartları, şirketlerin çevresel, sosyal ve yönetişim alanlarındaki performansını şeffaf ve karşılaştırılabilir biçimde sunmalarını sağlar. Bu raporlamalar sayesinde yatırımcılar, paydaşlar ve kamuoyu kurumsal sürdürülebilirlik uygulamalarını daha net değerlendirebilir. Küresel ölçekte en yaygın kullanılan raporlama çerçevelerinden biri GRI (Global Reporting Initiative) olup, kurumların toplumsal etkilerini detaylı biçimde açıklamalarını teşvik eder.

Avrupa Birliği tarafından yürürlüğe giren CSRD (Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi), ESG raporlamasına yönelik yasal zorunlulukları daha sistemli bir yapıya kavuşturur. CSRD kapsamında büyük işletmeler, yalnızca finansal değil, çevresel ve sosyal etkilerini de detaylı bir şekilde raporlamakla yükümlüdür. Bu yaklaşım, sürdürülebilirlik bilgisinin finansal bilgi kadar önemli kabul edildiği yeni dönemin habercisidir. Ayrıca CSRD, Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (ESRS) ile teknik tutarlılığı da artırmayı hedefler.

GRI ve CSRD gibi standartlar, ESG kriterlerinin uygulamada nasıl hayata geçirildiğini göstermekle kalmaz, aynı zamanda kurumsal sorumluluk anlayışını da dönüştürür. Şeffaflık, hesap verebilirlik ve stratejik uyum, bu raporlamaların merkezinde yer alır. Bu sayede şirketler sadece yasal yükümlülüklerini yerine getirmekle kalmaz, aynı zamanda sürdürülebilirlik odaklı rekabet avantajı da elde eder.

Şirketler neden SKH’ye göre değil de ESG’ye odaklanıyor?

Şirketler, SKH yerine ESG’ye odaklanmayı tercih ediyor çünkü ESG kriterleri, doğrudan yatırımcıların ve finansal piyasa aktörlerinin beklentileriyle örtüşüyor. SKH daha çok hükümet politikaları, sivil toplum çalışmaları ve uluslararası kalkınma hedefleriyle ilişkilidir. Ancak ESG, performans ölçümleriyle birlikte risk yönetimi, marka değeri ve yatırım çekiciliği açısından somut avantajlar sunar. Bu yönüyle ESG, özel sektörün hızlı sonuç alabileceği, veriye dayalı ve rekabet gücünü artıran bir çerçeve olarak öne çıkar.

Şirketlerin ESG’yi tercih etme nedenleri:

  • Yatırımcı beklentilerinin ESG puanlarına dayalı olması
  • Finansal riskleri erken tespit ve yönetim imkanı
  • Uluslararası raporlama standartlarına uyum kolaylığı
  • İtibar yönetimi ve paydaş güveni kazanımı
  • Performansın ölçülebilir ve karşılaştırılabilir olması
  • Düzenleyici kurumlar tarafından teşvik edilmesi veya zorunlu hale getirilmesi

Bu tercihin sonucunda şirketler hem yasal gereklilikleri yerine getiriyor hem de sürdürülebilirlik stratejilerini iş hedefleriyle entegre ediyor. ESG uygulamaları, sadece çevresel ya da etik sorumluluk değil, aynı zamanda iş modeli içinde değer yaratan bir yapıya dönüşüyor. Bu da ESG’yi günümüz kurumsal dünyasında daha uygulanabilir ve ölçülebilir bir araç haline getiriyor.

paylaş

Yorum Yapın